Anadolu Efes’in haftalar önce Euroleague’e havlu atmasının
ardından Fenerbahçe Ülker de geçen hafta havlu atınca bu maç iki takımımız için
de bir anda prestij maçına dönüşüverdi. Maç öncesi Anadolu Efes cephesinde üç
oyun kurucunun birden(Jamon Gordon, Zoran Planiniç, Doğuş Balbay) oynayamayacak olması Angellou için işleri
zorlaştırmıştı. Maç öncesi Fenerbahçe Ülker cephesindeyse ilginç bir olay
dikkatlerden kaçmadı. Henüz sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte Emir
Preldzic kadro dışı gözüküyordu ve maçı izlemek için bile salonda değildi.
Fenerbahçe maça pota altında Oğuz Savaş’ı kullanarak
başladı. Neredeyse her pozisyonda top içeri indirildi ve Oğuz da yüksek
yüzdeyle oynayarak pota altında fark yarattı. Bojan Bogdanovic de birebirlerle
Oğuz’a destek olunca ilk dört dakikayı Fenerbahçe Ülker 13-4 önde geçti ve
Angellou’nun molası geldi. Bu molada belki de Dünya Basketbol tarihinde daha
önce hiç yaşanmamış bir olay gerçekleşti. Normalde maçların devre arasında
yapılması gereken bir organizasyon yine nedensiz bir şekilde daracık bir molaya
sığdırıldı. Son olarak kariyerini San Antonio Spurs takımında noktalayan büyük
efsane, kritik son şutların adamı Robert “Mr. June” Horry sahneye çıktı ve
Spurs’un Fenerbahçe Ülker ile bir hazırlık maçı oynayacağını bizlere müjdeledi.
Aslında bu olay bile maçın ne kadar ciddiyetten uzak ve amaçsızca oynandığını
gözümüze sokar gibiydi. Moladan sonra Anadolu Efes birazcık hareketlense de
Fenerbahçe aradaki farkı korumayı başardı ve ilk çeyreği 21-10 önde geçti.
Anadolu Efes üç oyun kurucusunun da sakat olmasından dolayı
saha içinde kendi oyun kurucusunu yarattı ve bu görevi Dusko Savanoviç
üstlendi. Açıkçası Sırp Forvet, oyun
kurucu mevkiisinde de çok fazla sırıtmadı. Yüksek oyun zekasını ve saha
görüşünü başarıyla sahaya yansıttı ve ikinci çeyreğin başında ipleri eline
aldı. Yaptığı asistlerle göz dolduran Savanoviç takımını düzende tutmaya
çalıştı. Savanoviç tam kontrolü ele aldı derken ev sahibi ekipte ’96 doğumlu
oyun kurucu Berk Uğurlu sahneye çıktı. Sahada oldukça özgüvenli görünen Berk
oyuna tempo kazandırdı. Tam sahayı hızla geçmesinin ardından üstüste yaptığı
asistlerle ve attığı sayılarla takımını önde tutmayı başardı ve sene başından
beri “saf oyun kurucu” özlemi çeken Fenerbahçe Ülker taraftarını sevindirdi.
Fenerbahçe alışılmışın aksine topu oldukça iyi çevirdi ve iç dış dengesini
sağlamayı başardı. Bunun ekmeğini en çok yiyen oyuncu ise Luka Zoric oldu. Sene
başından beri neredeyse hiçbir uzuna karşı üstünlük kuramayan Zoric (Euroleague’in
maç başına ortalama en çok blok yiyen oyuncusu) oldukça etkili bir oyun
sergiledi ve Fenerbahçe Ülker ilk yarıyı 45-31 önde tamamladı.
Üçüncü çeyrekte Berk Uğurlu şov vardı. Yaptığı muhteşem
asistlerin yanında penetreleriyle izleyicilere Bo McCalebb’den de esintiler
sunan Berk, hem izleyicilerin hem de Obradovic’in yüzünü güldürdü. Üçüncü
çeyrekte de maç boyunca olduğu gibi iki takım da savunma adına efor sarf etmedi.
Savanovic’in de yorulmasıyla birlikte Anadolu Efes iyice düzenden uzaklaştı ve
farkın açılmasına engel olamadı. Çeyreğin sonlarına doğru ha oldu ha olacak
diye beklediğimiz Melih-Obradoviç buluşması gerçekleşti ve Obradovic Melih’in
kafasına vura vura (mecazi değil, gerçek anlam) bir şeyler anlattı. Üçüncü
çeyrek Fenerbahçe Ülker’in 68-49 üstünlüğüyle tamamlandı.
Dördüncü çeyrek başında genç yetenek Emircan Koşut attığı
üçlüğün ardından Melih Mahmutoğlu’nu bloklayarak “ben de buradayım” mesajı
verdi. Çeyreğin geri kalanı ise tam bir “mahalle maçı” havasında oynandı. İki
takım da rahat bir şekilde karşılıklı basketler buldu. Luka Zoric de son
çeyrekte ikili oyunlarda ve sırtı dönük oyunlarda oldukça etkili bir görüntü
çizdi(Tabii bunda vücudu henüz tam olarak oturmamış ve oldukça ince olan
Emircan Koşut’un Zoric’i savunduğunun da
gözlerden kaçmamaması gerekli) Fenerbahçe Ülker baştan sona üstün götürdüğü
mücadeleyi 84-65 kazandı ve Top 16 serüvenini 6 galibiyet, 8 mağlubiyet ile
tamamlamış oldu. Maçın en önemli noktası ise Berk Uğurlu’nun maçı 12 sayı 7
asist 4 ribaund ile tamamlamasıydı. Berk bu performansıyla Kenan Sipahi’ye “yalnız
değilsin” mesajını da göndermiş oldu.
Bir parantez de Linas Kleiza için açmak istiyorum. Bu sezon
büyük umutlarla transfer edilen Litvanyalı forvet maalesef bekleneni veremedi.
Böylesine iddiasız bir maçta bile oldukça sönük göründü. Sezon başından beri birkaç
maç dışında bir türlü istediği performansı yakalayamadı. Ama Kleiza ismi
gerçekten çok büyük ve umarım gelecek sezon beklediğimiz sorumluluk alan, elini
taşın altına sokmaktan çekinmeyen “clutch” Kleiza’yı bizlere izlettirir.
Gerçekten formda bir Kleiza, Avrupa’nın en iyi skorer 4 numarası olabilecek kapasitede bir oyuncu ve
geçmişte onun neler yapabildiğini hepimiz izledik. Yazımın sonuna gelirken şunu
da belirtmek isterim. Bugün gördük ki gerek Berk Uğurlu, gerek Cedi, gerek
Emircan alttan gümbür gümbür geliyor. Son Avrupa Gençler Şampiyonası’nın MVP’si
Kenan Sipahi de hesaba katıldığında milli takımımızın önü açık. Yeter ki bu
gençlere biraz güvenilsin biraz sorumluluk verilsin. En azından bir Avrupa
Şampiyonluğu bu jenerasyonla hayal değil…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder