Fenerbahçe Ülker belki de sezonun en önemli maçında EA7 Milano
takımıyla karşılaştı. Koç Obradoviç’in maçtan önce yapmış olduğu “3 final
maçımız var, ilkine bu hafta çıkıyoruz” açıklaması maçın anlamını ve önemini
gösterir nitelikteydi. Maç öncesi artık
alıştığımız üzere neredeyse tüm biletler satılmıştı ve salon hınca hınç
doluydu. Dört fark ve üzerinde alınacak
bir galibiyet takım için grupta ikinci yolunu açacaktı. Üstelik bu sezon Euroleague’de 17.4 sayı ortalaması tutturan rakibin en önemli skoreri Keith Langford’un da
sakatlığından ötürü oynayamayacak olması Fenerbahçe Ülker’i maçın net favorisi haline getirdi. Maç öncesi her şey
temsilcimiz adına olumlu gözüküyordu.
Maç yavaş tempoda ancak oldukça sert başladı. İki taraf da
adeta birbirlerine maçın başında “pes etmeyeceğiz “ mesajı verdiler. Fenerbahçe sezon başından beri bir türlü
gösteremediği savunma azmini ve sertliğini göstererek maça başladı. Çeyreğin
son bölümüne kadar akıllı ve doğru savunma yapan temsilcimiz çeyreğin sonunda
yaptığı basit savunma hatalarına ve son saniyede çalınan “anlamsız” teknik faule
rağmen ilk çeyrekte rakibini on dört sayıda tutmayı başardı ve ilk çeyreği
15-14 önde tamamladı. Ama bu tozpembe tablo fazla uzun sürmedi
İkinci çeyrekte Gani Lawal’ın oyuna girmesiyle rüzgar
tersine döndü. Hem hücumda hem savunmada
Fenerbahçe uzunlarına karşı büyük üstünlük kuran Lawal, çoğunluğunu, aldığı hücum ribaundlarından bulduğu sayılarla
ve savunmada getirdiği büyük enerjiyle Fenerbahçe Ulker uzunlarını adeta “denize
döktü” ve Milano’yu bir anda öne fırlattı. Fenerbahçe Lawal hamlesine sahada
karşılık veremedi ve benchten de çözüm bulunamayınca bir anda kontrolü
kaybetti. TOP 16 turunun başından beri kırılma anlarında büyük sıkıntı yaşayan
temsilcimizin hastalığı nüksetti ve “amatör” seviyede bile yapılmayacak
hatalarla üst üste basit top kayıpları yaptı. Bu hatalar hücuma da olumsuz
yansıdı ve tamamen düzenden uzak, akıcılığın ve pas trafiğinin olmadığı sadece
birebir zorlamalara dayanan “kaos” basketboluna dönüldü. Milano ise
temsilcimizin aksine sahada adeta kusursuz şekilde hücum etti. Her hücumda
özenle en doğru zamanda en doğru şutu kullanan misafir takım ilk yarıyı 29-38
önde kapattı.
Üçüncü çeyrek , ikinci çeyreğin bittiği yerden başladı.
Temsilcimiz hücumda bir türlü organize bir oyun ortaya koyamadı ve sadece
zorlama birebirlerle sayı bulmaya çalıştı. Savunmada ise tamamen
konsantrasyonunu kaybetmiş ve ne yapacağını bilmeyen bir takım vardı sahada.Üst
üste gelen iki üçlükle temsilcimiz on altı sayı geriye düştü. Takım futbol
tabiriyle adeta “yürümeye” başlayınca Obradovic takımını uyandırmak için teknik
faul aldı ve son kozunu oynadı. Ancak hakem ilginç bir şekilde direk diskalifiye kararı verdi ve koç maçın
geri kalanını soyunma odasından takip etmek zorunda kaldı. Koçun atılmasından
sonra hakemler maçın kontrolünü ellerinden kaçırdılar ve gerek tribünlerde
gerekse saha içinde tansiyon yükseldi. Bir ara yirmi sayılara dayanan fark
anlık bir patlamayla on iki sayıya kadar indirilmiş olsa da Hackett’in son
çeyreğin son saniyesinde bulduğu basketle Milano takımı üçüncü çeyreği on dört
sayı farkla 54-68 önde bitirdi.
Son çeyreğe misafir takım aradaki sayı farkının da
rahatlığıyla iyi başladı ve sayı farkını çeyreğin ortalarına kadar korumayı
başardı. Ancak, Pierre Jackson’ın
birazcık kıpırdanmasıyla ve Bojan Bogdanovic’in kararlı oyunuyla Fenerbahçe yavaş yavaş geri gelmeye başladı. Artık tamamen “ne olursa olsun” modunda
oynayan temsilcimiz kırılma anlarında yine yanlış tercihlerde bulununca bir
türlü rakibi yakalayamadı ve salondan
82-73 mağlup ayrıldı
Kısa Kısa….
-Oyuncuların hiçbirinin kafası sahada değildi. Hiçbirisi
sezonun en önemli maçına çıkıldığının bilincinde oynamadı. ( Bo Mccalebb ile Obradovic arasında yaşanan
diyalog bunu resmen gözler önüne serer nitelikteydi)
-TOP 16 turunun başından beri süre gelen “organizasyonsuzluk”
bu maçta da devam etti. Maalesef yine set hücumu göremedik. Fenerbahçe Ülker ne
şutörlere şut yaratabildi ne de pota altına top indirebildi.
-Aslında sezon başından beri konuşulan “Pota Altı Savunucusu,
Atletik Ribaundçu Uzun” eksikliği bir kez daha göze battı. Luka Zoriç pota
altında adeta etkisiz eleman görüntüsü sergiledi. Rakibe 12 hücum ribaund’u
verildi.
-Fenerbahçe Ülker maçın içinde Bogdanovic’e yardımcı bir oyuncu bir türlü çıkaramadı.
Kleiza ve Bjelica gibi “winner” kimliğiyle tanınan oyuncular taşın altına elini
sokup sorumluluk almayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
-Hakemlere değinmeden olmaz. Bugün adeta artniyetli ve
kasıtlı bir şekilde maça müdahil oldular. Özellikle İspanyol hakem Juan Carlos
Arteaga kırılma anlarında çaldığı yanlış düdüklerle maçı rayından çıkardı.
-Gergin anlarda bir türlü soğukkanlılık sağlanamadı ve
sürekli yanlış tercihler yapıldı.
-Bojan Bogdanovic sonunda geri döndü ama maalesef geç kaldı.
-Bu maçla birlikte TOP8 defteri bu sezonluk artık kapandı
diyebiliriz. Fenerbahçe Ülker’in gruptan çıkabilmesi için artık mucizeye ihtiyaç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder